Kayıp şehirle ilgili yeni iddia: Dünyanın en eski yerleşim yeri olabilir!

Mısır’daki Giza piramitlerinin altında keşfedildiği iddia edilen yeraltı odaları ve tüneller, kadim medeniyetlere dair bilinenleri altüst edebilir.

Daily Mail’in haberine göre, İtalyan araştırmacılar, Kefren piramidinin derinliklerinde buldukları kuyu ve odaların yanı sıra Giza kompleksinin de 38 bin yıllık olduğunu iddia ettiler.

SANILANDAN ON BİNLERCE YIL DAHA ESKİ

Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin bulunduğu Giza Kompleksi’nin yaklaşık 4 bin 500 yıl önce inşa edildiği kabul ediliyor. Ancak İtalyan araştırmacılar, bu yapıların 38 bin yıllık bir uygarlığa ait olduğunu öne sürüyor. Araştırmacılar, bu uygarlığın bir asteroid çarpması sonucu yok olduğunu ve geriye yalnızca “mega yapılar” olan piramitlerin kaldığını iddia ediyor.

SU İZLERİ, TUZ KALINTILARI VE YERALTI YAPILARI

Ekipten Alfredo Mei, piramit duvarlarında su erozyonu izlerine ve içeride yoğun tuz kabuklarına rastlandığını belirtiyor. Bu bulgular, bölgenin bir dönem okyanus altında kaldığını düşündürüyor. Aynı zamanda 2 bin ila 4 bin feet derinlikte yer alan şaftlar ve oda benzeri yapıların, yerin altına gizlenmiş kadim bir şehre ait olabileceği değerlendiriliyor.

Araştırmacılar, bu yeraltı yapılarının antik Mısır efsanelerindeki Amenti Şehri veya Kayıtlar Salonu ile bağlantılı olabileceğini düşünüyor. Özellikle Ölüler Kitabı’nda geçen ve piramitlerin “şehrin girişini kapattığına” dair ifadelerle örtüşen fiziksel veriler, iddiaları daha da ilginç hale getiriyor.

Arkeologlar ve radar uzmanları, bu tür iddiaların bilimsel dergilerde yayımlanmamış olmasına ve kullanılan yöntemlerin doğrulanmamış olmasına dikkat çekiyor. Denver Üniversitesi’nden Prof. Lawrence Conyers, 38 bin yıl önce insanların mağaralarda yaşadığını ve bu tarz mühendisliğin mümkün olmadığını belirtiyor.

SORULAR CİDDİYETLE ELE ALINMALI

Bilim insanları, devasa granit blokları ilkel aletlerle taşımak ve yerleştirmenin mümkün olmadığını, bu yüzden daha sağlam bilimsel açıklamalara ihtiyaçları olduğunu belirtirken, araştırmacılar, sadece antik metinlere değil, aynı zamanda fiziksel bulgulara dayanarak bu bilinmeyen şehrin varlığına dair daha fazla kanıt sunmayı planlıyor.