Filistin’e yönelik saldırılar İsrail’in ekonomisini zayıflatıyor

Filistin’e yönelik devam eden saldırılarını finanse edebilmek için geçen yıl milyarlarca dolar borç alan İsrail’in bu yıl da neredeyse rekor seviyelerde tahvil ihracı yapmak zorunda kalması bekleniyor.

İsrail’in Filistin saldırıları sürerken bu saldırıların ülke ekonomisine maliyeti de artıyor.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları yayımladıkları raporlarda, Filistin’e karşı işgal başlatan İsrail’in ekonomisinin makroekonomik riskler karşı karşıya olduğuna dikkati çekti.

İLK NOT İNDİRİMİ MOODY’S’TEN

Fitch Ratings, geçen yıl ekim ayında Filistin çatışmasından kaynaklanan jeopolitik riskler nedeniyle İsrail’in “A+” olan kredi notunu negatif izlemeye aldı. Aynı dönemde İsrail’in “A1” olan kredi notunu olası bir düşüş için incelemeye alan Moody’s de geçen hafta ülkenin notunu “A2″ye indirdi. Moody’s ülkenin kredi notu görünümünü negatifte tutması da çatışmaların devam etmesi durumunda daha fazla not indiriminin mümkün olabileceğine işaret etti.

Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, not indiriminin temel nedeni olarak devam eden askeri çatışma ve bunun daha geniş sonuçları gösterilirken bu durumun İsrail’in yürütme ve yasama kurumlarıyla mali gücünü zayıflatma riskini artırdığı kaydedildi.

Moody’s ayrıca, İsrail’in borç yükünün, Filistin’e karşı acımasız savaş başlamadan önce tahmin edilenden daha yüksek olacağını bildirdi. Kuruluşun değerlendirmesinde ülkenin kamu borcunun GSYH’ye oranının 2025’te yüzde 67’ye ulaşmasının beklendiği belirtildi.

Not indirimi sonrasında İsrail hala “yatırım yapılabilir ülkeler” kategorisinde yer alsa da saldırıların finansmanı için uygun kaynak bulunması zorlaştı.

BÜTÇE AÇIĞINDA ARTIŞ BEKLENTİSİ

Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle yapılan kamu harcamalarındaki artış, 2022’de Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının (GSYH) yüzde 0,6’sı kadar bütçe fazlası veren İsrail’in geçen yıl açık vermesine neden oldu.

Ekim ayından bu yana gelirlerinde keskin düşüş yaşayan ülkede, geçen yıl genelinde bütçe açığı GSYH’nin yüzde 4,2’si olarak hesaplandı. Saldırılardan önce ülkenin eylülde bütçe açığı GSYH’nin yüzde 1,5’ine karşılık gelmişti.

İsrail’in nihai onay bekleyen 2024 bütçesinde de GSYH’nin yüzde 6,6’sı kadar mali açık tahmin edildi. Gazze’ye saldırıların uzaması ve çatışmalarının artması halinde bu açığın daha da yükselebileceği öngörüldü.

İsrail Merkez Bankası Başkanı Amir Yaron, hükümete mali disipline bağlı kalması ve planlanan harcamaları zorunlu olmayan alanlarda kesinti yaparak dengelemesi ve bazı vergileri artırması yönünde çağrıda bulunmuştu.

TAHVİL İHRAÇLARININ ARTMASI BEKLENİYOR

İsrail, Gazze’deki operasyonlarını durdurması ve Filistin’de soykırımın son bulması için dünya genelindeki baskı ve protestolara rağmen geri adım atmadı.

Geçen yıl 7 Ekim’den bu yana özel olarak müzakere edilen anlaşmalar yoluyla milyarlarca dolar borç alan İsrail, çatışmanın getirdiği riskler dolayısıyla tahvil ihraçlarında yüksek borçlanma maliyetleriyle karşı karşıya kalmıştı.

Analistler, yüksek maliyetlere rağmen saldırılarının finansmanı için borçlanma kanallarını kullanmaya devam eden İsrail’in rekor seviyelere yakın bütçe açığı vermesinin tahmin edildiğini bildirdi.

İsrail’in pandeminin etkilerini hafifletmek amacıyla salgın döneminde aldığı yüksek borçları hatırlatan analistler, ülkenin 2024 yılında da pandemi seviyelerine yakın düzeyde borçlanmasının beklendiğini, İsrail’in tahvil ihracının geçen yıla kıyasla yüzde 30 artacağını aktardı.

Analistler, Gazze’ye saldırıların birkaç ay daha sürmesi halinde ülke içindeki yatırımcılardan finansman sağlanmasının baskı altına girebileceğini, bunun da yabancılardan daha yüksek faizlerle borç alınmasına neden olabileceğini ifade etti.

ŞİRKETLERİN SATIŞLARI OLUMSUZ ETKİLEDİ

Öte yandan, Filistin’e yönelik devam eden saldırıları İsrail ekonomisinin yanı sıra ülkeye destek niteliğinde açıklamalar yapan ve yardım gönderen uluslararası firmaları da olumsuz etkiliyor.

Bu firmalar dünya genelinde boykot ve protestoların hedefinde yer alırken, başta Amerikalı markalar olmak üzere şirketlerin satışlarının etkilendiği ve bu durumun bilançolara yansıdığı görülüyor.

Analistler, söz konusu boykotların spesifik etkisini “doğrulamak ya da ölçmek çok zor olsa da” yatırımcıların bu şirketlerin hisselerine yatırım yaparken temkinli kaldığını belirtiyor.

İsrail’in Gazze’de başlattığı saldırılar sonrası küresel fast food zinciri McDonald’s’ın İsrail’deki işletmesinin İsrail Savunma Kuvvetleri personeline bedava yemek sağlayacağını duyurması, özellikle Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu bazı ülkelerdeki şubeleri tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

McDonald’s’ın Suudi Arabistan, Umman, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Türkiye’deki şubeleri ise kendilerini İsrail şubesinden ayırmaya ve Gazze’ye yönelik desteklerini gösteren açıklamalar yayımlamıştı.

Orta Doğu’daki çatışmaların satışları etkilemesiyle McDonald’s’ın geliri, 2023’ün son çeyreğinde piyasa beklentilerinin altında kaldı.

BİLANÇOLARDA BOYKOT ETKİSİ

ABD’li kahve zinciri Starbucks’ın da işçi sendikasının X sosyal medya platformunda, “Filistin ile Dayanışma!” paylaşımında bulunmasının ardından sendikayı dava etme kararı tartışmalara neden olmuştu.

Starbucks’a tepki olarak boykota başlayan bazı kullanıcılar, sosyal medya hesaplarında şirketin ürünlerine alternatif ev yapımı tarifler vermeye başladı.

“Siyasi bir gündemi olmadığını” belirten Starbucks, karlarını “herhangi bir yerdeki hükümet ya da askeri operasyonları finanse etmek için kullandığı” yönündeki iddiaları reddetti.

Buna karşın şirket, geçen yılın son üç ayına dair bilançosunda, kısmen Orta Doğu’daki mağazalardaki satışların olumsuz etkilenmesi nedeniyle yıllık satış tahminini düşürdü. Starbucks’ın gelirleri yüzde 8 artmasına rağmen, piyasa beklentilerinin altında kaldı.

Starbucks Üst Yöneticisi (CEO) Laxman Narasimhan, bilançonun açıklanmasının ardından düzenlediği yatırımcı telekonferansında, Orta Doğu’daki çatışma nedeniyle şirketin bölgedeki mağazalarındaki trafik ve satışlarında önemli bir etki gördüklerini aktardı.

ABD’li pizza zinciri Domino’s da İsrailli askerlere ücretsiz yemek dağıttığına ilişkin görüntülerin, sosyal medyada yayılmasının ardından boykot edilen şirketler arasına girdi.

Malezya’daki tüketicilerin tepkisi şirketin satışlarındaki düşüşte etkili olurken, Domino’s Pizza Enterprises Genel Müdürü Donald Jeffrey Meij, 6 Şubat’ta düzenlenen analist telekonferansında, “Asya’daki Amerikan markalarının ve daha çok Malezya’da, şu anda Orta Doğu’da yaşananlardan etkilendiği herkesçe biliniyor.” ifadesini kullandı.

KFC, Pizza Hut ve Taco Bell restoranlarının sahibi Yum! Brands’in geliri, geçen yılın son çeyreğinde Orta Doğu’daki çatışmaların da etkisiyle piyasa beklentilerinin altında kaldı, KFC ve Pizza Hut’ın Orta Doğu’daki satışlarında düşüş görüldü.

Birleşik Krallık merkezli tüketim malları şirketi Unilever’in Endonezya’daki satışları da “Orta Doğu’daki jeopolitik duruma tepki olarak” çok uluslu şirketlerin markalarının boykot edilmesi nedeniyle dördüncü çeyrekte düştü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir